29 Haziran 2006

...sıcağı sıcağına..

Az önce showroom'da dolaşıyorum, böyle gözlerim bi ara dışarı doğru dalmış gitmiş. Bi şarkı mırıldanmaya başlamışım yine.

ve evet...

nedense yine İngilizce.

Sonra farkettim şarkı söylediğimi ve birden söylediğim şarkıyı o kadar beğendim ki... içimde ona daha anlamlı sözler ve rahat hatırlanabilir bir ezgi yaratmak geldi. Biraz zorladım ve...
ve..
yaaa uff çok hoşuma gitti! bi yere not almalıyım diye düşündüm ama nota becerim henüz aklımdaki hayalî şarkıyı kağıda dökecek kadar değil. İlle bir müzik aleti yardımıyla kontrol etmem gerekiyor tahminimde oluşturduğum sesleri.

Derken bir müşteri çıkageldi, onunla ilgilendim. Sonra yemek saati geldi, yemekhaneye gittim.

ve döndüğümde...


POFFF!!!

söylediğim şarkıdan tek bir şey bile kalmamıştı aklımda!!!!!

Ya oooooooooooooof!

Sinir oldum işte şimdi!

Sıcağı sıcağına yazmak lazımdı işte...

27 Haziran 2006

...ve ilk stajımın sonuna gelirken.-.-.giderayak....

Çok yakında Doğuş Oto - Audi'deki stajım bitiyor.

Neler öğrendim?

1. Kimde ne kadar para olduğu hiç belli olmuyor. En pahalı arabaya bile kolayca alıcı bulunuyor. Ayağında plastik plaj terliğiyle gelen adam 15 dk içinde 250 milyarlık arabasının siparişini tamamlıyor, akşama kapora yatmış oluyor.
2. Müşteri ne olursa olsun maksimum ilgi bekliyor.
3. Kapriste sınır yok.
4. Güzel kadınlar, çirkin kocalar yardımıyla süper arabalara sahip olabiliyorlar. (Ve akıllı kadınlar, cimri kocalarına kesenin ağzını açtırabiliyorlar. Helâl diyorum.)
5. Gece ne kadar uyursam uyuyayım, müşteri gelmeyince masada uyuyakalmayı başarabiliyorum:((
6. Koskoca sergi salonunda (showroom'un TDK'daki karşılığı) kahve-süt tozu-şeker üçlüsünü küçük kaplarda bulundurarak, oradaki sıcak-soğuk su sebili ve kağıt bardaklar yardımıyla kendi kahvelerini hazırlayabileceklerini, böylece her seferinde kafeteryaya gitmek zorunda kalmayacaklarını akıl edebilen tek bir insan dahi bulunmayabiliyor. (ehehehee Emre Abi çok sevinmişti valla ben salona küçük bi çay ocağı kurduğumda:) Gerçi çay değil, kahve ocağı diyelim. aslen çay da yapılır ki neden olmasın? Sallama çay hani...)
7. Her ne kadar yeni yetme stajyer yaratıklar olsak da satış temsilcileri tarafından sanki orda çalışıyomuşuz gibi, ayrımdan yoksun muamele görebiliyormuşuz.
8.Otomobil satışı bana göre diilmiş pek. Daha doğrusu, sanırım *showroom* işi bana göre değil sanırım. Gerçi büyük konuşmamak lazım ama...
9.Böyle bir yerde çalışmak için Bilkent İşletme'de 4 yıl kasmak gerekmiyormuş. Ağzın laf yapacak, biraz kafan çalışacak ve kıvırmanın inceliklerini bileceksin. (Evet. Ne yazık ki:((
)
10. Her zaman söylerdim, bu sefer bizzat tecrübe ederek inandım: Okul hayatını öpüp başımıza koymamız lazım. Eğer 8.00-18.00 bir işiniz varsa akşam eve dönünce pek bi şey yaacak enerjiniz kalmıyor. Mesela dün biraz uzandım, bir uyuyakalmışım ki saat 11 olmuş!!! Gecenin o saatinde kalktım akşam yemeği yedim iyi mi?!? Sonra da 12'de tekrar yattım. Yetmiyor yetmiyor valla...
11. Amirler: Önemli nokta--> Bazen çok samimi görünüyorlar. "Kanka" muhabbeti yapıyorlar; ama yine de sizden kırılıp bükülmenizi ve onların esprilerine karşılık vermemenizi bekliyorlar. Eh naapalım, beterin beteri var diye katlanıyosunuz. Hehe cidden ama burda insanlar öyle el etek öptürmüyolar neyse ki. Amirler gerçekten çok samimî; ama, dediğim gibi, aynı semimiyet seviyesini sizin göstermemeniz gerekiyor. Bi alt seviyede kalmak oldukça güvenli. Satış müdürümüzü pek sevdim aslen. Bi de pazarlamadan sorumlu bir başımız var, o da pek şeker. Komik bir insan aslen. Ama esprisine gülünce niye sert çıktığını anlayamadım. Neyse ya onu da öyle kabullenmek lazım. ;)
12. Dünya, göründüğünden çok farklı. Bu devirde kimseye güvenmeyeceksin. Artık daha bilinçli bir müşteriyim.
13. Atlarımız "Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp" demiş. Ne var ki, bunu bilmeyen insanlar her yerde karşınıza çıkabilir. Hadi bi de kendileri her şeyi biliyor olsalar neyse de...
14. Müşterilerin garip istekleri ve ölümcül yanlış anlamaları olabiliyor. (Bkz. Yıllık bakıma randevusuz çıkagelen kadın ve seçeneklerini bizzat oluşturarak siparişini verdiği Q7'sinde navigasyon olmadığını farkedince dumura uğrayan adam.)


Aslen daha çok var tabii ki ama hepsini buraya yazarsam muhabbete bi şey kalmıcak di mi?!?

:P

14 Haziran 2006

_____________Teşekkürler_____________

...Fatih Bey, Utku, Gökçe, Meriçcan ve Dicle...
Anneannemin ameliyatında kullanılmak üzere kan vermeyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

Ayrıca, gösterdikleri ilgi ve alaka için tüm Doğuş Oto Ankara çalışanlarına, özellikle Sn. Zeynep Sakarya ve Yalçın Polat'a teşekkürlerimi sunarım.

Ayşegül Girgin

:..:..:Saçmasapan:..:..:Napasamças:..:..:

Burası ilginç bir yer azîzim. Üçgen parke taşları mı dersin, beton kapılar mı.... Ceketlerini bile ters giyiyor insanlar, içleri dışlarında. Kulaklarıyla koku alıp, burunlarıyla duyuyorlar. Burası garip, çok garip bir yer azizim. Daha önce hiç görmediğin, ve belki de görmek istemeyeceğin bir yer. Ağaçlar mor burada, denizler kırmızı. Kuşlar yürüyor filler uçarken ve tavşanlar yılan yiyor. Burası alt-üst, ters-yüz bir yer azîzim. Erkekler doğuruyor, kadınlarınsa bıyığı var. Anlayamadım azîzim, gerçekten anlayamadım. Duvarlar camdan, pencereler ahşap! Aslanları ceylan kovalıyor ve çocuklar açıkoturum seyrediyor. Susam Sokağı'nın en büyük takipçileri yaşlılar ve insanlar hayata emekli başlıyor, 50sinden sonra işe giriyorlar. Olacak iş mi azîzim?
Olacak iş mi?
Sen de söylenip duruyorsun trafik sıkıştı diye. Yok elektrik faturası gecikmiş, yok maaşına zam gelmemiş, yok insanlar aç geziyormuş, yok baban seni anlamıyormuş, yok benzine zam gelmiş....
Her yerin ayrı derdi var azîzim, yaşamayı bileceksin.

13 Haziran 2006

:-:-:Kemik kafa:-:-:


Burnum yamuk diyorum inanmıyorsunuz yahu...

Alın işte röntgenden bakın. (Orta kemik)

Puuuhahahahahahaaaa!


12 Haziran 2006

Karekök

Ne yazıktır ki az önce farkettim: hesap makinesinde 1'den büyük bir sayı yazıyoruz. Karekök tuşuna art arda sürekli bastığımızda bir süre sonra 1 oluyor.

Yani 1'den büyük herhangi bi sayının sürekli karekökünü aldığımızda 1 tam sayısına ulaşıyoruz.

Ama 1'in karesini sonsuza kadar da alsak 1'den başka bir sayıya ulaşamıyoruz.

Yani a==>b ama b==>a değil. Hayatta da bazen böyle işte. Limitler var. Gidebileceğimiz maksimumlar ve minimumlar var. Bazen ne kadar çabalasak da olmuyor işte.

...Ben hiç farketmeden....

Dün işten çıktım, durakta dolmuş bekliyorum. Çok fena dalmışım. Bir anda kendimi şarkı söylerken buldum. Ama uyduruyorum sözlerini. Evet, müziğini de. Yok böyle bir şarkı. Sözleri anlamsız ve birbirinden nispeten bağımsız. Farkında olmadan uydurmaya başlamışım. Hem de İngilizce!
Akıl Tanrıçası diye bir şey olsaydı şayet, heralde beni yüksek bir tepeye savurup tek başıma delirmemi beklerdi. Ya da belki bi ceza verirdi akıllanmam için...
Yau hayır bi de bildiğin yüksek sesle söylüyomuşum şarkıyı yaaa. Ordaki insanlara da rezil oldum. Yani sadece 1'er metrelik yarıçapımdaki insanlar duydu ama olsun... Hehe..Çocuğun teki de garip garip bakıyodu suratıma da anlamamıştım nedenini. Farketmemişim resmen! Bir insan şarkı söylemekte olduğunu nasıl farketmez inanamıyorum ya!!!
"If seeing is believing then the blind can see around. If believing is seeing, then the blind have no belief! Can one live without belief? Oooops I think we have a problem here. :s" ---> Bu da nerden çıktıysa... Şimdi aklıma geldi valla..

...Yemekten sonra rehavet...

Yau bu yemek yemek güzel şey...

ama...

yedikten sonra bir ağırlık çökmüyor mu...... owfff.... bütün günümü yiyor vallaha. Şimdi iş yerinde sabah 8.30dan 12.30a zaman hemen geçiveriyor. ama sonra 13.30-18.00 aralığı ölümcül resmen. Gözlerim ağırlaşıyor böyle... Müşterilerin söylediklerini anlamakta zorlanıyorum.

Ayy neyse.

Bak işte bunları da sırf zaman doldurmak ve uykumu açmak için yazdım. Yaa off bak gereksiz işlere bulaşıyorum böyle uykum gelince.

Hımm gereksiz bir entry oldu resmen. Hay ben kendimi nerelere vurayım!?! Peah!

8 Haziran 2006

...Yazıvermişçesine...

Harabe

Aslen senden hiç de farklı değildim
İçimi titreten bir ışıktı zaman zaman
Bazense ılık bir ses
Aslen senden hiç de farklı değildim ben
Özümden daha derine inmeye
Olmayanı bulmaya
Saklanmayanı sobelemeye
Ya da
Düşmeyeni kaldırmaya çalışmadan önce.

İşte yollarımızın ayrıldığı nokta.

Kollarımı çapraz mı bağlamalıyım?

Bu uzun kollu gömlek...

Fazla uzun bunun kolları...

Biraz da kalınca sanki...

Arkadan mı bağlanıyor?

İyi de...

Neden?

Bu modeli istememiştim ki ben!


Ayşegül Girgin
7 Haziran 2006

Staj yapıyorum. Öğle tatilindeyim. Ağzımdan tek bir cümle çıktı. Öylesine... "Aslen senden hiç de farklı değildim." Düşündüm, eski şiirlerime baktım: Hep yaşadığım şeylerden yola çıkmış, hissettiklerimi yazmışım. Bu sefer de içimden geldiği gibi yazayım dedim. Belki başkasının hissettikleriyle... Hmm. aslında bilmiyorum. Belki benden de bir şeyler katmışımdır.
a-aa.. gerçekten bilmiyorum. Bu, öylesine çıktı işte. Hemen "publish" butonuna basayım da şu Q7'nin başında duran müşteri ilgisiz kalmasın... ;)