15 Nisan 2006

Yazıvermişçesine...

YETİŞKEN

İç burkan gülümseyişlerde kaybolan ben miyim
Bir gülümsemenin bin farklı anlamı olmasından acı duyan
Bir merhabanın tehlike şiddetini anlayamayan
Dansın büyüsünün günlük kalıplara sığmadığını farkedemeyen
ya da
İçten gelenin dışarda patlama yarattığını kabullenmek istemeyen...

Ben miyim?

Gerçekten ben miyim?


Ayşegül Girgin
15.04.2006

5 Nisan 2006

Lütfen yorum yazın, ihtiyacım var

Bilkent Üniversitesi Basın Yayın Kulübü bir dergi çıkarmaya hazırlanıyor. Bu ilk sayının genel konusu KİMLİK olarak belirlendi. Ben de bir deneme yazdım içimden geldiği gibi. Birkaç kişiye okuttum, beğendiler ama kısa olduğunu söyleyip uzatmamı, daha açıklayıcı olmamı önerdiler.
Lütfen siz de aşağıdaki yazıyı okuyup fikirlerinizi yazın. 1 hafta içinde eleştirileriniz doğrultusunda düzeltmeler yapıp dergiye tekrar yollamak istiyorum.
Okurken sıkıldığınız bölümler nereler?
Üstü kapalı bulduğunuz ifadeler var mı? Daha açık olmasını ister misiniz? gibi sorulara da yanıt verirseniz çok sevinirim....
Tek Bir “Ben”i Aramak
Kendimi tek bir şablonda yaşamayı istedim bazen. Okuldaki Ayşegül’le evdekinin aynı insan olmasını istedim. Deprem sonrası sokakta yatan Ayşegül’le üniversite bahar şenliğindeki Ayşegül’ün aynı olmasını…
Benzer durumlarda benzer tepkiler verebilmeyi bile başaramamışken, bir düşünceyi büyük bir inançla savunurken aksini gösteren bir kanıt karşısında karar değiştirmekten kendimi alamamışken “ben kimim?” sorusunun yarattığı şimşeklerin aydınlattığı alandaki manzara tüyler ürpertici olmasaymış keşke. Keşke potansiyel tepkilerim belirli olsaymış da annem benimle tanıştıktan on dokuz yıl sonra bile hâlâ bana nasıl davranması gerektiğini bilemez durumda olmasaymış.
Keşke isteklerim ve görüşlerim bu kadar sık değişmeseymiş de sevdiğim adamla evlenip yuva kurmak ile 4-5 yılda bir şehir değiştirmeyi göze alıp bir “kariyer kadını” olmak arasında rahatça seçim yapabilseymişim. Sonra, sağlam temellere dayandırarak savunduğum bir siyasî görüşüm olsaymış mesela. Diplomayı aldıktan sonra ülkemde kalıp burayı daha yaşanabilir kılmak adına birkaç adım da ben mi atsam, yoksa bir an önce bu sınırlardan çıkıp kendime euro ya da dolar bazında başka bir hayat mı kursam diye düşünmeseymişim keşke. Hemen verebilseymişim kararı ya da karar zaten baştan verilmiş olsaymış.
Bir gün mutluluktan yolda yürürken bile dans adımlarıyla ilerlerken bir gün umutsuzluktan ayaklarımı seyrederek yürümeseymişim keşke. Bir gün bana gelen “merhaba”ya gülümseyerek “merhaba” derken bir başka gün “hmm” gibi garip sesler çıkararak cevap vermeseymişim sonra. Bir gün bütün sorumluluklarımı unutup eğlencenin tadını çıkarırken bir başka gün eğlenmem gereken ortamda sorumluluklarım arasında boğulmasaymışım bir de…
Böyle olsaymışım, yani her yerde aynı Ayşegül olsaymışım, kararsızlıklarım ya da karar değiştirmelerim olmasaymış da “ben kimim?” sorusuna tek bir yanıt verebilseymişim keşke.
Ama…
Biraz daha düşününce…
Bunların olması belki de asıl kimliğin bir parçası. Belki de her ortamda farklı olmanın diğer adı “uyum sağlamak”. Görüşlerimin değişmesinin diğer adı ise “açık fikirlilik”. Öyle ya, görüşlerimde her zaman bir yanılma payının olabileceğinin farkında olmak aslında bu. Kararsızlıklarım, belki de mükemmeli ararken uğradığım ve bir süreliğine konakladığım bir otel. Duygularımın değişmesi ise belki de sadece insan olmamdan…
Belki de bu, kimliğimin ta kendisi.
Değişime açık olmakla kimliksizliği karıştıranlara sevgilerimle…
Ayşegül Girgin
3 Nisan 2006