10 Aralık 2009

Nasıl bir okumaksa...


Fenalardayım. Üstüne peri tozu serpilmişçesine havalanmakta beynim.

Son zamanlarda okuduğuma konsantre olamaz oldum. Değil akademik makale, kafa dinlemek için elime aldığım romanı bile okurken saçma sapan düşüncelere dalmaktan bıktım artık. İşin kötüsü, hayal alemine daldıktan sonra bile okumaya (sesli ya da içimden farketmez) devam ediyorum. Kendime geldiğimde nerdeyse 2 sayfa geçmiş oluyor ve ben o son 2 sayfada ne anlatıldığına dair hiçbir fikre sahip değilken buluyorum kendimi.

Hani roman okurken anlatılan karakteri, ortamı, olayı vs canlandırırsın ya imgeleminde... Olmuyor işte o artık. Ertesi gün gideceğim toplantıyı, akşama pişireceğim yemeği, kantinde gördüğüm yakışıklı çocuğu, 5 yıl sonra nerede olacağımı ya da ne bileyim İsveç'e değil başka yere yüksek lisans başvurusu yapsaydım ne olacağını düşünmekten, gözümle taradığım hiçbir yazıyı beynimde işleme koyamıyorum artık.

Bunu örneklemek için aşağıdaki resmi hazırladım. Siyah yazılar okuduğum şeyi, yeşiller ise o an aklımdan geçenleri göstermekte. Bunu örnek olarak yazdım tabii, aklımdan geçenler bana kalsın, aşağıdaki kadar saçma sapan da değilim yani :)

Resmi büyütmek için üzerine tıklayın.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

sonraki blog diye bir uygulama başlatmış blogger. bilmiyorum belki çoktandır vardı. ama ben şimdi farkettim. güzel bir uygulama. esas güzelliği ve ilginçliği türkçe içerikli blogları getirmesi ardı ardına. tabi bundan sanan ne? bana ne olan kısmı. sonraki bloGdan sapınca bu buraya bu konsantrasyon eksikliği dikkatimi çekti. aynısı bende de oluyor ve bir süredir kitap okumuyorum bu yüzden. ya da bunu bahane ediyorum. evet.
ama senin yöntem iyiymiş aklında kalıp yazabiliyorsun. bendekilerin hepsi uçup gidiyor. romandakiler, kafadakiler, düşünceler, hepsi, hepsi.

Ayşegül Girgin dedi ki...

Yok aslında benim de aklımda kalmıyor çoğu. Zaten son paragrafımı okursan, bunu örnek olarak yazdığımı aslını kendime sakladığımı belirttim.