20 Mayıs 2007

Aarhus'ta doktor sorunsalı

Herkesin bir doktoru var burda. Kimlik kartınızda adı, adresi ve telefon numarası yazıyor, ve hastalandığınızda ilk bu doktora gidiyorsunuz. Kanser falansanız sizi hastaneye sevkediyor, ama onun dışında solunum, sindirim, boşaltım, dolaşım, üreme, sinir vs vs bütün sistemlerinizin muayenesi için bu doktora gidiyorsunuz.

Ama şöyle bir durum var ki, bu doktor kısmısı sürekli meşgul oluyor. Kulak ve boğaz ağrısından ölmek üzeresin, aldığın ağrı kesiciler ve pastiller kâr etmemiş, ‘gideyim de bir bilene sorayım’ modundasın....

Ararsın muayenehaneyi: biip biip

Otomatik cevaplama sistemi devreye girer ve uzuuun uzun Danca konuşur: “Vilkommen til mouhdll uoolğğ. Komma hyommn uoltild huoüğğua vent ventidlt list. Ğüülsğğ mouve hil.”

Tahminen, bekleme listesine alındığını anlarsın ve beklersin. Mesaj 2-3 kez daha tekrarlanır. Sonunda asistan-sekreter-laborant karışımı, ne olduğu belirsiz kadın telefonu açar.

Randevu istersin. “Randevuları sadece 9-12 arasında alabilirsiniz, yarın o saatler arasında arayın lütfen” der. Dumur olursun.
“Ama... ama... ama... Ben ölüyorum galiba! Geceleri uyuyamıyorum ağrıdan, öksürmekten, çift görmeye başladım artık!” falan dersin.
Cevap: “Bugün çok yoğunuz, lütfen yarın 9-12 arası arayın.”

Telefonu alıp duvara fırlatmak gelir içinden.

Ertesi gün saat 9.05’te tekrar arayıp yine uzunca süre bekledikten sonra asistan kadından randevu istersin. Sana CPR numaranı sorar. Bu, sigorta kimlik numarası gibi bir şey. Oldukça uzun olan bu numarayı tek tek telefonda sayarken, kadın İngilizce konuşmaktan duyduğu rahatsızlığın doruklarındadır ve sayıları yanlış anlar; haydi baştan alırsın sayıları. Tam ortasındayken, odandan bir türlü tam sinyal alamayan telefonun intihar eder ve bağlantı kesilir.

Tekrar ararsın, tekrar uzunca bekledikten sonra kadın açar telafonu, sanki her gün 20 kere telefonda İngilizce konuşan hastalarla uğraşıyormuşçasına seni hatırlamaz, 5 dakika önce konuştuğunun da farkında değildir. CPR numaranı başarılı bir şekilde kadına yazdırdıktan sonra sana sonraki haftaya randevu verir...

İşte o an.... 38.5 olan ateşin 41’e çıkar, vücut hücrelerin tek tek yok olmaya başlar, boğazındaki bademcikler yerinden oynarcasına batarlar boğazına, ve kulaklarındaki tiz biiiiip sesi birden cızırdamaya başlar....

Sinirini kontrol etmeye çalışarak, “Daha erken olmaz mı acaba?” dersin.

Kadın, “Şikayetiniz nedir acaba?” diye sorar. Anlatırsın ızdırabını.

“Hmm o zaman bugün 10.30’da gelin” der.

--
“Madem boşluğun vardı 10.30’da, niye beni haftaya attın yahu??!?!?!” diye haykırmak gelir içinden.


Hiç yorum yok: