Mart 2007 sonunda Paskalya tatili sayesinde Brüksel’e gittim. Garip bir şehir. Devasa Avrupa Birliği binalarının arasına sıkışmış eski Belçika evleri, savaşlar sonrasında yıprandıkları için yenilenen dar betonarme binalar, sarayın ihtişamı ve asit yağmurunun hışmına uğramış mimarî harikaların çevresine kurulmuş restorasyon iskeleleriyle insanı bir türlü 1 milyon nüfusu olduğuna inandıramayan karman çorman bir şehir Brüksel. Aynı zamanda da bira ve çikolata cenneti.
Belçika'nın biraya olan düşkünlüğü ise küçümsenecek gibi değil.
Tavsiyeler üzerine ayaklarımız çatlayana kadar aradığımız Delirium Café'den bahsetmek istiyorum.
Daha önce hayatımda hiç 7cm kalınlığında menü görmemiştim. Bu aslında bir menü dosyasıydı, ve önsözü aynen şöyleydi:
Dearest customers,
Delirium Café offers you 2500 beers from our menu. Some of these beers may be out of stock for diverse reasons (production problems, importation difficulties etc.).However, we guarantee a minimum of 2004 beers to be available at all times. We ask you, equally, to be patient as the coordination of such a large number of products is not always a simple task for our personnel – especially during peak business hours.
Thank you for your patience, your understanding and your custom,
Delirium Café Management
http://www.deliriumcafe.be
Olacak iş değildi: 2004 çeşit birayı sağlayacaklarına söz verdikleri gibi, bir de 2500 çeşidi her zaman bulunduramayacakları için özür diliyorlardı!!!
Menünün sayfaları arasında dolaştıkça şaşkınlığım iyice artıyordu. Her sayfada 2-3 çeşit biranın resmi ve açıklaması vardı: Tarihçesi, özellikleri, yapılışı... Fiyatlar ise 1.40€'dan 30€'ya kadar çıkıyordu.
Gezi için okulun ayarladığı otobüsün şoförü ile muhabbet etme şansımız olmuştu bir ara yemekte. Onun anlattığına göre, Belçika'daki bazı bira meraklıları, bira içimi hakkındaki tarifler konusunda çok titizlermiş. Her tip biranın kendine özgü bardağı varmış ve kaç cm köpükle içilirse en güzel tadı vereceği belirtilirmiş. Bu bira meraklıları, değişik yerlerden gelen özel koleksiyon şişelerini de saklar, sergilerlermiş ayrıca.
Bense hâlâ bira içerken suratımı ekşitmekten kurtulamamışken nerde kaldı santim santim köpük hesaplamak!...